Ahu Antmen
Çınar Eslek’in beden ve mekân odaklı sanatsal üretiminin, geçirdiği bir dizi ameliyattan kaynaklandığını bilmem saklamaya gerek var mı? ‘Paralel Diyar’ aslında otobiyografik bir sergi, ama başarısı, meseleyi kendi dramından soyutlayabilmesinde…
Yaşadığımız zamanların görsel kültürü içindeizlediğimiz beden imgesinin çok dışında bir beden çağrışımı uyandırması da serginin bir başka boyutu.
Pi Artworks’teki ikinci kişisel sergisini yine ‘beden’ konusu üzerine kurgulayan genç sanatçı Çınar Eslek, her ne kadar kişisel bir sağlık durumundan yola çıkıyor olsa da toplumsal boyutu olan bir meseleye değinmiş oluyor. ‘The Body’ (Beden ) adlı kitabında William A. Ewing’in dediği gibi, bedenin günümüzde sanatçılar tarafından bu kadar yoğun bir biçimde yeniden gündeme getirilmesi, belki de bilimsel ve teknolojik gelişmelerin de merkezinde olmasından kaynaklanıyor:“Birtakım organların bir bedenden diğerine kolaylıkla aktarılabildiği, ABD’de tıp okullarına gerçek kadavraların yerine endüstriyel standartlara uygun dijital kadavraların kullanımının önerildiği, birtakım makinelerin gerçek insan organlarının işlevlerini yerine getirebildiği, birtakım makinelerin yapay zekâyla donatıldığı; beyin ölümü gerçekleşse de bir takım makinelerin bedeninin ömrünü uzatabildiği; genetik mühendisliğinin yapılabildiği ve insanların klonlanabildiği; fetüslerin yapay rahimlerde beslenebildiği ya da taşıyıcı annelere aktarılabildiği; uçaklarımızın, ameliyatlarımızın otomatiğe bağlanabildiği, çağın güzellik ideallerine göre yeni bedenlerin, yeni yüzlerin yaratılabildiği, Robokoplarla, Terminatörlerle, Replikanlarla sanal bir gerçeklikte yaşamanın hayalinin kurulduğu bir çağda…”
Ewing’in listesi uzadıkça uzadıyor. Gerçekten de beden, hani o tüm ideolojilerin temsil ve savaş alanı olan beden, günümüzde sonuçlarını bazen hiç tahmin etmediğimiz biçimlerde değişim geçiriyor. Bedene yönelik algımız, kültürel kurguların bu kadar mümkün olduğu bir çağda, ‘doğuştan kabullerimizi’ yok ediyor: Her şey mümkün görünüyor!
Çınar Eslek’in beden ve mekân konulu sanatsal üretiminin kendi geçirdiği bir dizi ameliyattan kaynaklandığını bilmem saklamaya gerek var mı? ‘Paralel Diyar’ aslında otobiyografik bir sergi, ama başarısı, meseleyi kendi dramından, tek bir kişinin dramından soyutlayabilmesinde. Eslek kendisinin değil, herhangi bir bedeni hastalıkla mücadelesinin ruhsal boyutunu aktarıyor, en azından sergisini izleyende önce bunu hissettiriyor. Bu nedenle kuşkusuz, hastanelerin soğuk, steril, karanlık, metalik çağrışımları ve sağlıklı olmak mücadelesinde bedene dışardan yapılan müdahalelerin bedeni ıssız bir yer haline getirmesinin duygusu ön planda.
Yaşadığımız zamanların görsel kültürü içinde izlediğimiz beden imgesinin çok dışında bir beden çağrışımı uyandırması da serginin bir başka boyutu: Bu açıdan bakıldığında Eslek’in sanatını, yine sağlıkla ilgili durumlardan kaynaklanan nedenlerle alternatif bedenimgeleri sunan, örneğin kanserin bedeninde yarattığı tahribatı sergileyen Hannah Wilke gibi sanatçılarla ilişkilen dirmek mümkün. Gerçi Eslek, dediğimiz gibi, meseleyi kendi bedeninden ötesine taşıyor ve yukarıda andığımız toplumsal boyutları da düşündürüyor. Her şeyin mümkün göründüğü bir çağda, tıbbın ve mühendisliğin bedenle ilgili tahayyüllerini, girişimlerini, gerçek ve yapay kazanımlarını düşündürüyor.
Resim, fotoğraf ve bir videodan oluşan ‘Paralel Diyar’da tek bir mecranın diğerine göre bir üstünlüğü yok, hatta ifade türleri arasındaki ilişkiler serginin görselliğine katkıda bulunuyor: Resimlerle fotoğraflar yan yana sergileniyor ve gerçeklik ile yanılsama arasındaki ilişkiyi düşündürüyor. Pi Artworks’ün ikinci galerisinde izlediğimiz video ise sonsuz bir biçimde hareket eden metalik bir yay- bütün yapıtların arka fonundaki ses gibi işlev görüyor ve izlediğimiz imgelerdeki ürkütücü, sinir bozucu duyguya tercüman oluyor. Pi Artworks’ün iki galeriden oluşması, Eslek’in sergisinin bütünlüğünü bozuyor ne yazık ki: Geometrik rasyonelliği olan resimlerle beden fotoğraflarını, karanlık mekân görüntülerini ve videonun sesini hep birlikte bir bütün halinde algılamayı deneyin, sanatçının kurgusu esas o zaman hissediliyor.